Namazımı Çaldırdım kitabımızdan…
69. (O gün yeniden yaratılacak olan) yeryüzü, Rabb’inin (hak ve adalet) nuruyla (ışıl ışıl) aydınlanacaktır. (Derken, bütün iyiliklerin ve kötülüklerin kaydedildiği) kitap ortaya konacak, Peygamberler (ve diğer bütün) şâhitler (yargı için Yüce Hâkimin huzuruna) çıkarılacak ve hiç birine (zerre kadar) haksızlık edilmeyecek, insanlar arasında en âdil hüküm verilecek.
70. (İşte o Gün), herkese yaptıklarının karşılığı tam olarak verilecek. (Çünkü Allah), onların neler yaptıklarını çok iyi bilmektedir.
Zümer Suresindeki bu ayetler film şeridi gibi geçiyordu aklımdan.
Burası mahşer!
Aklım uçacak!
Hz. Adem’den son insana kadar herkes burada, inanan inanmayan herkes.
Zalimler bugün, başları göğe dikilmiş, bakışları bir noktaya kilitlen-miş ve yerlerinden fırlayacakmış gibi çarpan yürekleri bomboş bir halde, Rab’lerinin huzuruna varmak için nefes nefese koşuyorlar. Mahşer ne dehşetli bir yer.
Aman Allahımm! Dağlar yerinden sökülmüş hallaç pamuğu gibi atılmış, paramparça edilmiş, ucu bucağı belli olmayan dümdüz ve çırılçıplak bir yer burası. Bütün insanlar yeniden dirilterek bir araya getirilmiş, yüce Allah bir tekini bile geride bırakmamış. Herkes bekliyor, beklerken bir uğultu, bir inleme sesi geliyor insanlardan, ürkütücü. Çoğu beklemediği bu diriliş karşısında şaşkın.
Bütün insanlar bölük bölük Rabblerinin huzuruna çıkarılmak için bekliyor. Ve bir ses, kulakları delen bir ses, milyarca insanın bulunduğu mahşer alanını inletiyordu; ‘İşte geldiniz! Yapayalnız, aciz bir şekilde huzurumuza geldiniz, tıpkı sizi ilk başta yarattığımız gibi geldiniz! Oysa, sizin çoğunuz bugüne inanmıyordunuz, inkar ediyordunuz ve yaptıklarınızın hesabını vermek üzere asla diriltilmeyeceğinizi iddia ediyordunuz!’
Herkes korkudan titriyordu. Başlarına ne geleceğini düşünürken yüzleri kararıyordu. Derken, bütün iyiliklerin, kötülüklerin kaydedildiği kitaplar… Bazı insanlara sağından, bazılarına solundan, bazılarına da arkasından veriliyordu. Suçlular, diğer insanların hakkını yiyenler, zulmedenler, hesap gününe inanmayıp dilediği gibi insanların haklarına tecavüz edenler, yaptıklarını, amellerin yazıldığı kitapta görünce, korkudan titrediklerini görüyorum; ‘Vay başımıza gelenler!’ sesleri mahşeri çınlatıyordu. Feryad u figan, kadın erkek, genç ihtiyar. ‘Bu nasıl bir kitapmış ki, küçük büyük hiçbir şey bırakmamış, hepsini sayıp dökmüş!’ diyorlar. Ama biliyoruz ki, dünyada iken ne yapmışlarsa, hepsini karşıların-da görecekler ve biliyoruz ki yüce Allah hiç kimseye zerre kadar haksızlık etmeyecek.
Milyarca insan, dümdüz bir alan, Allahım! Bu nasıl bir kalabalık. Dehşetli ve ürkütücü dedim kendi kendime. İnsanlık daha böyle bir kalabalığı görmedi, görmeyecek. Herkes burada. Her cins insan var. Saf saf dizilmiş Melekler, Peygamberler, sahabeler, sıddıklar, şehitler, devlet a-damları, bilim adamları, futbolcular, oyuncular, cinler, şeytanlar, askerleri… İnleyenler, ağlayanlar, gülenler, koşuşturanlar, kadınlar, erkekler, yüzleri kapkapa kesilenler, korkudan tir tir titreyenler. Yüzleri bembeyaz, nurlu olanlar…
Nereye gideceğimi bilemiyorum? Ben de şoktayım! Herkes birilerini arıyor. Herkes birinin peşinde. Bu milyarlarca insanın hesabı ne zaman başlar, ne zaman biter Allahım? Bana sıra ne zaman gelir? Bilmiyorum…
Not: Bu hikaye “Namazımı Çaldırdım” kitabımız içerisinde yer alan bir bölümdür. Kitabı satın almak için tıklayın.